Toplumsal Algıda Veri Meselesi, Gerçekliğin Politikası ve Project Zoom

Project Zoom
4 min readOct 6, 2020

Handan Uslu — Veri bilimci, makine mühendisi, ve kadinhaklari.org’un kurucusu. Washington DC ve New York City’de teknoloji sektörü ve sivil toplumda çalıştıktan sonra, Google’dan iş teklifi alarak İrlanda’ya taşındı. Google’ın Avrupa’daki genel merkezinde yapay zeka etiği, kullanıcı güvenliği ve dijital dolandırıcılık ile ilgili birçok projede yer aldı. 2018’de avukatlar, mühendisler ve insan hakları savunucularını bir araya getirerek, teknoloji temelli sosyal projeler üreten Kadın Hakları Dijital Veri Platformu’nu kurdu. Devlet ve sivil toplum tarafından elde edilemeyen verileri üretmek için altyapı ve metodolojileri geliştiriyor, oluşturdukları verilerini yayınlıyorlar. Project Zoom kapsamında Handan ve ekibi, HPV virüsünün görünmeyen bedelini araştıracak ve sağlık verilerini, toplumsal cinsiyet ekseninde inceleyecek.

Gerçeğe ve Rasyonelliğe Ulaşmanın yolu: Veri Temelli Düşünmek

İnsan doğası, zaaflarla dolu. Eğilimleri, siniri ve zayıflıkları olan insan, kararlarında rasyonellikten uzak. Kullandığı şemaların, önyargıların farkında değil. Veri analizi ise, insana alternatif bir düşünme sistemi vaat ediyor: Olayları objektif olarak değerlendirebilme. İçselleşmiş eğilimlerimizi fark edebilme. Kararlarımızda duygusallıktan arınıp, rasyonel adımlar atabilme… ancak rasyonellik, verinin sunduğu değerlerden sadece biri. Verinin en büyük değeri, gerçeği ortaya çıkarıp yeniden tanımlaması. Anektodal örneklerin yarattığı tekil gerçeklikler, bize büyük resmi sunmuyor. Veri analizi yaparak, gözle görülmeyen olguyu ve akışı anlamak mümkün. Veriyi okuyup okumamak, Süleyman Demirel’in tabiriyle “meseleleri mesele yapmak” ya da yapmamak kadar gerçekliğin tanımlanmasında etkili.

Toplumsal Meselelerde Veriye Yer Verme Sorunsalı

Özel sektör, hali hazırda verinin bu nimetlerinden olabildiğince faydalanmaya çalışıyor. Özel sektörü takip eden akademi de, firmaların ihtiyacına yönelik eğitim programları başlattı. Ancak verinin henüz sızamadığı bir başka alan var: Toplumsal düşünce refleksi.

Toplumsal düşünce refleksinde verinin yer almasından bahsederken, aslında şöyle bir hayal kuruyorum: Bir mesele gündeme geldiğinde, farklı argümanların eksileri ve artılarının analitik olarak değerlendirilmesi. Verinin anlattığı hikayeyi aramak, verinin yargılarımızı şekillendirmesine izin vermek. Hep beraber, insan hayatını iyileştirecek metriklerin iyileşmesi üzerine çalışmamız. Bilgi kirliliğiyle dolu dijitalde doğruyu aramak.

Gerçeklik Ötesi Atmosferde Verinin Varlığı da Politik, Yokluğu da

Ancak konumuz eğer toplumsal meselelerde algı ise, şunu unutmamalıyız: post-truth yani “gerçeklik ötesi” dönemdeyiz. Gerçeklik ötesi, kısaca şöyle tanımlanıyor: Objektif argümanların değer kaybetmesi, fikirlerin şekillenirken duygulardan beslenmesi ve uygulanacak asıl politikalarla ilgili bir analizin yapılamaması.

Bu diyalog zemininde, gerçeği tanımlayan her şey, politik bir karakter kazanıyor. İster istemez. Veri analizi sonucunda gerçekliğin anlatıldığını, hikayeler anlatıldığını düşünürsek, veri de politikleşiyor. Örnek olarak, politik gündemi uzun ya da kısa vadede belirleyen, tamamen veri temelli şekillenen bazı meselelere bakalım:

  • Sağlık Bakanlığı’nın kendine ait bir koronavirüs hastası tanımı yaratması. Fahrettin Koca’nın, korona pozitif çıkan vakaları istatistiklere dahil etmediklerini açıklaması.
  • Ekolojiye verilen zararın, bilim insanları tarafından tanımlanan ve asla gözle görülemeyen verilerle tanımlanması.
  • Türkiye’deki ensest vakalarının ölçümlenememesinin en büyük nedeninin, ensest şeklinde tanımlanan bir suç maddesi olmaması.
  • Devletin harcadığı vergilerin nereye, nasıl, hangi oranda harcandığını mevcut atmosferde vatandaş olarak sorgulamaya korkmamız.

Yukarıdaki örneklere bakarsak, aslında şunu da görebiliriz: Verinin sadece varlığı değil, yokluğu da politik.

Peki.. yazının başında bahsettiğim ideale dönelim: Veri temelli düşünce sistemini içselleştirip, demokratik siyasal kültürün bir parçası haline gelebilir mi, ben genelde karamsarım. Post-truth atmosferinde oluşmuş toplumsal polarizasyonun, veri temelli düşüncenin yaygınlaşmasının önündeki en büyük engel olarak görüyorum.

Verinin gündem belirleyici olması için, toplumsal fayda konusunda ortak mütabakatta olmamız gerekir ki, veri o faydaya nasıl ulaşacağımız konusunda bize yol göstersin.

Veriye bakmak için, öncelikle diyalog halinde olan ve tartışan tarafların aynı soruyu sormuş olmaları gerekir. Ancak Türkiye’de bir argümanı değerlendirirken, tanımlanmış bir ortak fayda üzerinden konuşmuyoruz. İnsan hayatına katkı, yaşamın değeri gibi bazı hümanist değerlerde buluşmuş bir toplum yapısı yok. Bundan ziyade, argümanların ideolojik tonu, yargı oluşmasında belirleyici faktör. Toplumsal meselelerin twitter hashtag savaşları üzerinden tartışıldığı, sığ ve anlık bir tartışma atmosferindeyiz. Temel değerlerde bir ortaklık hissetmeyen polarize olmuş bir toplumda, tartışmalar ideoloji üzerinden dönecektir. Veri değil.

Veri tüketiminin yaygınlaşmasının önünde daha bir çok engel bulunuyor, açılabilecek çok parantez var. Eğitim eşitsizliği, bu eşitsizliğin yarattığı veri okur yazarlık problemi, mevcut eğitim sisteminin karşılaştırma, analiz gibi basit bilişsel eylemleri öğretmemesi, veriyi anlamanın belli bir sosyo- ekonomik sınıfa ve eğitim seviyesine ait bir lüks haline gelmiş olması… daha yazar da yazarım. Ancak şimdilik, ideolojik ikilemleri, politik tartışma kültürünü ve eşitsizliği bir kenara koyalım, ve ne yapabileceğimizi düşünelim.

Veri temelli çalışmalar ve araştırmalar yürütebilen kişiler olarak görevimiz, sadece TÜİK istatistiklerini raporlamak değil. Veriyi belli bir sosyo-politik düzlemde incelemeliyiz. Onu sindirilebilir hale getirmeli ve insanın sindirimine sunmalıyız.

Project Zoom bu vizyon ile, görülmemiş, fark edilmemiş toplumsal meselelerin gün yüzüne çıkarılmasını destekliyor. Toplumsal meselelerin ortaya çıkarılması, algılanması ve çözümlenmesi süreçlerine veriyi dahil etmemiz her şeyi değiştirir. Bizler fark edilmeyeni görünür kılmaya çalışacağız. Önümüzdeki günler, yoğun tempolu çalışmamızı gerektiriyor. Medium üzerinden Project Zoom’u takip ederek, birbirinden farklı işleri, ortaya çıkaracaklarımızı takip edebilirsiniz.

--

--

Project Zoom

Impact Journalism Grant Programme // Medyada Değişim Yaratanlar İçin Hibe Programı