Türkiye’de Müslüman Kadın Hareketi ve İslami Feminizm

Project Zoom
5 min readDec 19, 2020

--

Nebiye Arı — 1988, Bilecik doğumlu. Daha önce edebiyat dergilerinde ve farklı web sitelerinde gönüllü editör olarak çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Artı Gerçek sitelerinde haberleri yayınlandı. Artı TV’de 2.5 yıl sosyal medya editörü olarak çalıştı. VidyoLog isimli bir oluşumda yazılı ve video haber içerikleri üretti. Nişantaşı Üniversitesi İİBF Yeni Medya bölümü öğrencisi. Şu an bağımsız olarak yazılı, sesli ve video haberler üretmeye devam ediyor. Nebiye, Project Zoom programında İslami Feminizm adlı çalışmasını, gazeteci Agit Akgöl ve sanat yönetmeni asistanı Mevlüde Ecem Öksüz ile birlikte yürütüyor.

Kadınların Müslüman toplumlardaki rollerini ve statülerini sorgulamaları ve karşı çıkışları, Kuran’ın ilk indiği döneme kadar gider. Peygamber döneminde yaşayan Ümmü Seleme’nin, Kuran’ın açıkça erkeklere hitap etmesi hakkında sorduğu soru ve dinin kadınlara da doğrudan hitap eden ayetler indirmesini talep etmesi bu örneklerdendir.

“İslami feminizm” bir kavram olarak 1990’lı yıllarda dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkmaya ve kullanılmaya başlandı. 1992’de İran’da çıkan “Zanan” gazetesinin editörleri kavramı ilk kullananlardan. Suudi Akademisyen Mai Yamani de 1996 yılında “Feminism and İslam” adlı kitabını yayınlayarak kavramı kitabında kullanmıştır.

“19. yüzyılda, kadın hareketlerinin de görüldüğü Osmanlı (Türkiye), Mısır ve İran’da başlayan tartışmalar, farklı toplumsal tecrübelerden etkilenmiş olsalar da ortak bir çizgi oluşturmaktadır. Müslüman toplumlarda yaşayan kadınlar hakkındaki değerlendirmelerde ortaya çıkan bir karışıklığı ele almak önemlidir. İslam dışı bir perspektiften bakıldığında “müslüman kadın”, ister seküler olsun ister dindar olsun bütün kadınlara işaret etmektedir. Bu tanımla yapılan çalışmalarda dini, kimliğinin asli unsuru olarak gören kadınlar ile seküler bir dünya görüşünü benimsemiş olan kadınlar arasında ayrım yapmamak büyük bir sorun yaratmaktadır. Bu sebeple seküler müslüman kadınlar ile islamcı kadınlar şeklinde bir ayrım yaparak, bu makalenin ikinci grup ve onların düşünceleri ile ilgilendiğinin altını çizmekte fayda vardır. Bu noktayı örneklendirmek gerekirse, Fatıma Mernissi, Nevval el-Saadawi, Nilüfer Göle gibi düşünürler seküler müslüman kadın; Amina Wadud Muhsin, Aziza el-Hıbri, Asma Barlas, Hidayet Şefkatli Tuksal gibi isimler ise İslamcı kadın grubunda yer almaktadır. İslamcı feminizm başlığı altında değerlendirilen çalışmaları üretenler de daha çok bu ikinci gruptur. Bu grubu İslamcı (Islamic) olarak tanımlarken onları İslamcı (Islamist) hareketin içinde değerlendirmediğimizi de ifade etmek gerekir.

Dünyada Dindar Kadınların kadın karşıtı dini söylemlere birden çok karşı çıkma nedeni ve biçimi var.

Bunlardan ilki:

  • Kur’an’ın esasında eşitlikçi olduğu ancak yanlış uygulamalar ile cinsiyetçi pratikler doğurduğu karşı çıkışı.

Bu savın en temel argümanlarından biri, İslam toplumlarında kadını ikincilleştiren din yorumlarının ve pratiklerinin gelenekten kaynaklı olduğudur. Bu yoruma göre dinin kadını ikincilleştiren herhangi bir iddiası yoktur; günümüzdeki tablo ataerkil kültürün din kılıfına geçirilmiş halidir.

İkincisi ise:

  • Kur’an’ın erkek egemen zihnin yanlış yorumlaması sonucu İslam’ın ataerkil bir yapıya evrildiği ve kadın bakış açısıyla yorumlanan İslam sayesinde bu egemenliğin ortadan kalkacağı inancı.

Örneğin, Malezya’da faaliyet gösteren Sisters in Islam (SIS) grubu, feminist terminolojiyi kullanarak tefsir çalışmaları yapmaktadır. Kur’an okumalarına kadınlık tecrübelerini katan kadınların bu tür çalışmaları, erkeklerin tecrübelerine ve erkek merkezli sorunlara dayanan, dönemlerinin ataerkil bakış açılarının derin etkisini barındıran klasik ve klasik sonrası yorumları gün yüzüne çıkarmışlardır.

İranlı Yazar Ziba mir-Hosseini : Neden Kuran’da değil de fıkıh kitaplarında kadın ikinci sınıf olarak anılır? sorusunu sorarak bu durumun erkek yorumu kaynaklı olduğunu iddia eder ve İslam’ın yeniden yorumlanması ve güncellenmesi gereklidir, der.

Tarihselci bir feminist olan Amina Wadud, Kuran tefsirlerinin erkek deneyimlerinden yola çıkarak oluşturulduğunu ve kadın deneyimlerinin görmezden gelindiğini, işlenmediğini söyler. Kadınlara sadece erkek bakış açısı, arzuları ve ihtiyaçları tarafından yorumlanmış şekliyle yer verildiğini söyler. Wadud’a göre kadınlara ait meselelerin tümü kadın bakış açısından mahrum şekilde ele alınmıştır.

Türkiye’de Akademisyen olan müslüman feminist Hidayet Tuksal ; Kur’an’ın pedagojik bir yöntemle başlattığı ıslah hareketinin pek çok alanda başarıyla uygulandığı, ancak özellikle kadınlarla ilgili konularda hikmetten nasipsiz, cahili önyargılar karşısında önemli bir aşama kaydedemeden kesintiye uğratıldığını savunmaktadır.

Türkiye’de İslami feminizm kavramı, 1990’lı yıllarda Yeşim Arat ve Feride Acar’ın makalelerinde ve Nilüfer Göle’nin “Modern Mahrem” adlı kitabında ülkede yeni oluşmaya başlayan feminist paradigmayı tanımlamak amacıyla için kullanılmıştır. Müslüman kadınlar arasında gelişen eleştirel kavramlar feminizm başlığı altında değerlendirilmiştir. Türkiye’deki entelektüel müslüman kadınların geleneksel din anlayışını, hadis ve fıkıh literatürünü eleştirerek oluşturdukları dini görüşler “islami feminizm” başlığı altında ele alınmıştır. Yalnız bu kadınların çoğu kendilerini feminist olarak adlandırmaktan uzak durmuştur. Türkiye’de kendisi açık bir şekilde ‘müslüman feminist’ olarak adlandıran ilk kişi Konca Kuriş’tir.

Türkiye’de kadın mücadelesi yürüten kadınlar genelde 3 kuşakta ele alınabilir.

İlk kuşak müslüman kadınlar geleneksel ve islamcı erkek yorumuyla uyumlu bir kadın söylemi geliştirmişler fakat kadın önder, aydın örneklikleri göstermeleri sebebiyle sonraki nesle mücadele edecek bir zemin oluşturdukları söylenebilir. Şule Yüksel Şenler, Emine Şenlikoğlu gibi isimler bu kuşakta yer alıyor. Bu kuşak müslüman kadınlara özel dergiler çıkarıyor ve müslüman kadınların sorunlarını bu dergilerde işliyorlardı. Bilinçli anne olmak ve müslüman kadın olmanın gerekleri üzerinden bir söylem kuruyorlar genel olarak. Bu kuşağın temel meselesi daha çok kadınların islami olarak bilinçlenmesi ve islami tebliğ üzerine oluyor.

1980’lerden itibaren İkinci kuşak müslüman kadınlardan söz edebiliriz; Konca Kuriş, Hidayet Tuksal, Yıldız Ramazanoğlu, Cihan Aktaş, Fatma Barbarosoğlu, Nazife Şişman, Hülya Şekerci gibi isimler kadınların islami söylem ve pratikten sebep müslüman kadınların yaşadığı birçok sorunu, gerek makale-köşe yazısı, gerek hikaye ve romanlarda ya da konuyu doğrudan ele alan kitaplar yayınlayarak işlediler.

Kadınlar önce dergilerde yazılarla, daha sonra hikaye ve romanlarında, dindar ailelerdeki “kendini çok geliştirmiş, sakin, sessiz, kocasına hizmette eksiği olmayan” vb kadına biçilen rolü eleştirerek işlemiştir.

Cihan Aktaş ; Kurani ruhla bağdaşmayan anlayışlar; Müslüman kadını cahili inanışların tanımladığı gibi, eksik yaradılışlı, okumak ve öğrenmekle kötü yola düşebilir, sokağa çıktığı takdirde fitne ve fesada yol açabilir, seçme ve seçilmeye ehliyetsiz bir varlık olarak, tanımlaya gelmişti,diyerek aslında geleneğe esastan bir karşı çıkışta bulunur.

Hidayet Şefkatli Tuksal ise yayınladığı akademik ağırlıklı “Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri” çalışmasıyla erkeğe göre ikincil konumda olan kadın hakkında yaygın kabullerin İslam geleneğinde yer alışını eleştirir. Özellikle hadis rivayetlerinde insan türünün kadın cinsini –yaratıldığı öz, yaratılış biçimi, fıtratı, insani değeri gibi hususlarda–, normal ve asıl insan olarak kabul edilen erkek cinsinden ‘farklı ve aşağı’ gören ve bu ikincil standarda uygun şekilde tanımlayan bir kurgu mevcuttur. kadın aleyhtarı söylemin oluşmasında malzeme teşkil eden birincil kaynak, hadis literatüründeki rivayetleri ele alır ve Hz. Peygamber’i fanatik bir kadın düşmanı olarak resmeden bu rivayetlerin doğruluk değerini tartışma platformunda, öncelikle Kur’an’a sunuş (arz) yöntemini kullanmış ve bu çerçevede, kadını hiçbir zaman sırf kadın olduğu için yermeyen Kur’an verilerine dayanarak, söz konusu rivayetlerde yer alan kalıp yargıları kıyasıya eleştirmiştir.

2000’lerde kurulan ve faaliyet yürüten Başkent Kadın Platformu da bu kuşağın çalışmaları sonucu oluşan bir kadın derneği. Platform vizyonunu şöyle açıklar: “Geleneksel kadın imajını pekiştiren dini yorumlardan, anlayış yada kabullerden ve modern toplumda dindar kadınlara uygulanan ayrımcılıklardan kaynaklanan sorunların çözümü” olarak belirler. Hidayet Tuksal ve Berrin Sönmez gibi entelektüel isimlerin etkin olduğu bu platform kadınlar için farklı kurs ve çalışmalar yürütür. Özellikle kadına yönelik şiddet, taciz/tecavüz ve kadın cinayetleriyle ilgili basın açıklamaları yapar. Mesela 2015’te resmi nikahtan önce kıyılan dini nikaha verilen ceza kaldırılmıştı, platform bu meseleye dair bir bildiri yayınlayarak bu düzenlemenin kadınları mağdur edeceği ve çocuk yaşta evlilikleri arttıracağı endişesi ile karşı çıkar.

Yine 2. kuşak müslüman kadın hareketi içerisinde değerlendirebileceğimiz Buluşan Kadınlar ve AKDER (Ayrımcılığa karşı kadın hakları derneği) kadınların hakları ve sorunları bağlamında buluşmalar ve konferanslar gerçekleştiren iki farklı kadın grubudur.

2010 yılından itibaren 3. kuşak müslüman kadınların mücadelesinden ve “İslami Feminizm”in yükselişinden bahsedebiliriz. Türkiye’de İslami feminizmin hikayesini anlattığımız “Hem Müslüman Hem Feminist” belgeselinde kısmen 2. kuşak ve çoğunlukla da 3. kuşak müslüman kadın hareketinden kişilerin tecrübe ve hikayelerine odaklandık.

https://drive.google.com/file/d/101r9GngoVxdNb0zNH1nZd0yPmRtWScG5/view?usp=sharing

Badran, Margot, “İslami Feminizm: Nedir?”, Zahra Ali (der.); “İslami Feminizmler”, çev. Öykü Elitez, İletişim yayınları, 2014

A.g.e. http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00193/2008_17_2/2008_17_2_GUCA.pdf

“Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri”, Tuksal Hidayet, Otto yay., 2012

http://www.baskentkadin.org/tr/?cat=6

2003 yılında müslüman kadınlar tarafından kurulan bir inisiyatif olan Buluşan Kadınlar artık faaliyet yürütmemektedir.

http://ak-der.org/anasayfa

--

--

Project Zoom

Impact Journalism Grant Programme // Medyada Değişim Yaratanlar İçin Hibe Programı