Onarım Terapisi ve Erkekliği Kurtarmak
Tuğba Baykal — Gazeteci ve video içerik üreticisi. Boğaziçi felsefe mezunu, aynı bölümde yüksek lisans yaptı. Çeşitli yerli ve yabancı basın kurumlarında muhabirlik ve editörlük yaptı. Hâlâ bağımsız gazeteci olarak mesleğini sürdürüyor.
“ Onarım terapisinin argümanları zaten bizim LGBTİ+ olmaya dair yanlış bilinenler dediğimiz, dersini anlattığımız konular. Aktif eşcinsel pasif eşcinsel diyerek ayırıp, ve bu ayrımı hiyerarşi bir fark üzerinden kurup, aktif olan daha erkektir, pasif olan ise “karı gibi, o daha ibnedir,” tum bu anlatinin tamamı ise ataerkil zihniyetin ürünü, bunun bilim ve terapi ile alakası yok”
Psikiyatrist Seven Kaptan röportaj esnasında bu şekilde yorumluyordu onarım terapilerinde uygulanan yontemleri
Görüşme yaptığım ve hala bu terapilere giden kişilerden biri ise “onarım terapisi bir erkeğin yalnızca erkek hisleri ile yaşamasıdır” dedi. Bu kisi erkekleri arzuladığı için tamamı ile erkek hisleri ile yaşayamadığını düşünüyordu ve bu yüzden de terapiye gidiyordu.
Televizyon programlarına çıkan ve onarım terapisi yapan psikiyatristler ise “çocukken evde baba çok pasif olursa, erkek çocuk evde otoriter baba figürü ile karşılaşmazsa eşcinsellik oluşabilir ” diyorlar.
Nitekim, onarım terapisinin kurucusu olan Joseph Nicolosi de zaten ilk kitabına “Erkek Homoseksüeller İçin Onarım Terapisi “ ismini vermiş. Yani onun da derdi erkekliği “onarmak” imiş.
Onarım terapisini uygulayan terapistlerin çoğu erkek danışanlarına nasıl gerçek bir `erkek` olunacağını öğretiyorlar seanslarda, bunun için ise çeşitli yöntemler geliştirmişler. Cinsellikten, erkeklerle olan arkadaşlık ve ilişkilere kadar birçok boyutu ile kişinin hayatı didik didik ediliyor bu seanslarda. Erkeklerle cinsellik dışı etkinlikler( maça gitme, balığa gitme vsvs) ise önerilerden bazilari…
Bu terapilere giden eşcinsel erkekler ise çoğu durumda( eğer kendi rızaları ile gidiyorlar ise) bende yanlış ve eksik olan birşey var, yeterince erkek değilim, yeterince erkek olsaydım erkekleri arzulamazdım, kadınları arzulardım diyerek sürekli bir yetersizlik ve suçluluk duygusu içinde yaşıyor.
`Varolan arzular da bir yere gitmeyince, içinden çıkılamaz bir hale geliyor, bu depresyon intihara kadar gidebiliyor` diyor Seven Kaptan bu durum ile ilgili.
Ailesinin zoru ile bu terapilere gitmiş olan bir LGBTİ+ ise
“Yıllardır o terapilere giden insanlarla tanıştım orada, hayatları bir bekleyiş içinde geçiyor, çünkü hiçbir şey değişmiyor aslında, bir gün değişeceğim umudu ile gitmeye devam ediyorlar “ diyor ve ekliyor “Onarım terapisi bir çukur, ve o çukura düşünce o çukurdan çıkmak çok zor”
Biz de bu belgeselde, onarım terapisine giden, bir gün değişeceğim umudunu koruyan, değiştiğini iddia eden, ya da 10 sene terapi sürecinin sonunda artık değişmediğini kabul etmiş kişilerin hikayeleri üzerinden bu konuyu inceliyoruz.
Fakat görüşme yaptığımız tüm erkek eşcinsellere bu terapistlerin yaklaşımında olan ortak şey ise “erkekliği kurtarmaları gerektiği.”