Mültecilik ve Önyargılar
Doğan Çelik: Kalkınma uzmanı. Mülteci Girişimciliği, Kapsayıcı Girişimcilik ve Özel Sektör Geliştirme alanlarında Innovation for Development (I4D) bünyesinde çalışıyor. Cem Türkel: Yaklaşık 16 yıl yerli ve yabancı haber ajansları ile gazetelerde fotomuhabir olarak çalıştı. Son 4 yıldır freelance fotomuhabirliğin yanı sıra videographer olarak da çeşitli projelerde yer aldı. Maaz İbrahimoğlu: 15 yıldır ulusal ve uluslararası gazete, dergi ve ajanslarda çalıştı. Son dönemde çalışmalarını politika ve insan hikayeleri alanında yoğunlaştırdı.
Project Zoom kapsamında bir süredir İstanbul’daki mültecilerin hikayelerini dinliyoruz. Evlerinden, yurtlarından edilen bu insanların hayatlarının belli kesitlerine şahit olduk. Türkiye’ye mülteci olarak geldikten sonra umutlarını kaybetmeden hayatlarına sarılan bu insanlarla yan yana olmamıza rağmen aslında yeterince iletişimimizin olmadığının daha da farkına vardık.
Koronavirüs önlemleri kapsamında istemediğimiz bazı çalışma şartlarına maruz kaldık. Süreç boyunca mümkün olduğunca hem onların hem de kendimizin sağlığına dikkat etmeye çalıştık.
Yine mültecilerin hikayelerini dinlediğimiz zaman şimdiden geriye doğru baktığımızda trajik birçok hali konuşup acı acı güldük. Ayrıca bu kadar başarılı ve bilgili insanın ‘Suriyeli’ adı altında nasıl önyargıların kurbanı olduğunu ve ötekileştirildiğini dinledik. Ötekileştirmeden evlerini açan, hayallerinin peşinden gitmek isteyenlere ön ayak olan Türkiyeliler’e de haklarını teslim ettiklerini vurgulamadan geçmediklerini de söyleyelim.
Belgeselini çektiğimiz hikayelere baktığımızda ise kaderin ve talihin nasıl iç içe geçtiğine hayret ettik. Mesela 2012 yılında Türkiye’ye sadece bir bavulla gelen yazılım mühendisi Mücahit Akil, dil bariyerine rağmen Antep’te kendine iş buldu. Suriye’deki insanlar kendisini her gün arayıp Türkiye’de yaşam, kira, mültecilik kanunu, iş imkanı gibi konular hakkında bilgi isteyince aklına bir fikir geldi. Suriyelilerin Türkiye hakkında merak ettiği ve edeceği bilgilerin yer aldığı bir internet sitesi kurdu. Siteye ilk günden on binlerce insan abone olunca Mücahit’in de bir anda hayatı değişti. Burada başlayan süreçte Suriyeliler için Arapça çıkarılan bir dergiyle de iki yıl kadar hizmet verdi. Ondan sonra canlı tercüme aplikasyonu ile dil bariyerine takılan mültecilerin derdine çare buldu. Bununla yetinmeyen Mücahit bir süre sonra da Juvan isimli bir aplikasyon ile mültecilerin damak tadına hizmet vermeye başladı. Bu uygulamayla artık restoranlar, lokantalar ile müşteriler arasında hızlı ve kolay bir köprü kuruldu. Mülteciler için verdiği gayretler de karşılıksız kalmadı. Google Mücahit’in sitesini sosyal sorumluluk projesi kapsamında birinci seçti. Siteye Türkiye’den birçok büyük şirket de sponsor oldu. Biz de Mücahit’in evinden işine geçen bir gününü, çalışanlarıyla ilişkisini, hayallerini sözün özü hikayesini dinledik…
Deneyimlerini dinlediğimiz Halepli Süheyl ise Suriye’de savaştan dolayı 4 farklı şehirde okuyarak üniversite eğitimini tamamlamış biri. Süheyl, BBC’den kendi kendine öğrendiği İngilizce ile bir kursta iş buldu. Anadili gibi İngilizce konuştuğu ve görünümü itibariyle Avrupalılara benzediği için çalıştığı kursun yetkilileri ona “Sen bundan sonra İngiltere’den gelen Sam olacaksın. Öğrenciler seni İngiliz diye bilecek.” diyerek işe aldı. O günden sonra kah Sam kah Suhael olarak yaşayan genç adam, bir süre sonra kendisi gibi çift isimle yaşamak zorunda bırakılan başka Suriyeli öğretmenlerle de karşılaştı. Artık iki kişinin oturduğu masada en az 4 isim vardı. Muhammed’in aynı zamanda Mark olduğu, Süheyl’in Sam olduğu bir masa… Hem hayatının dönüm noktası olmasından hem de şu anki hayatında en çok kullandığı dilin İngilizce olmasından ötürü belgeselini İngilizce çektik.
Suriyeli kadınların hikayelerine baktığımızda da yine azim ve umudu gördük. Eşi aylarca iş aradığı halde bulamayan Sanam Ozon’ın açtığı restoran bu örneklerden biri… İlk başta sadece kızına güzel ev yemekleri yesin diye yemek hazırlayan Sanam Hanım, bugün Arap ve Türklerin çok sevdiği lezzetli yemekleri yapan bir lokantanın sahibi. Bize sahibi olduğu Karadish Kitchen isimli restoranın nasıl basit küçük bir tesadüfle büyüdüğünü ve bir anda Başakşehir’in en popüler mekanlarından biri haline geldiğini anlattı. Son derece sıcakkanlı ve misafirperver olan Ozon ailesinin ve güzel yemeklerinin hikayesini de kayıt altına aldık.