Güzellik Yarışmasından Sınır Kapısına Uzanan Bir Yolculuk
Bir hikâyeyi kurguladığınız yolda, size sürprizler yapması çok olasıdır. Önemli olan sizin bu sürprizlere ilişkin takındığınız tavrınız ve hangi metotları izleyeceğinizdir. Kabul edip onu hikâyeye dâhil ederek yeniden kurgulama sürecine girmek mi yoksa hiç olmamış gibi varsaymak mı? Tüm bunlar sana ve hitap ettiğin kitlelere dair ne söylüyor?
Mr. Gay Syria’nin Hikayesi
“Türkiye’de çok fazla hikâye var. Bunu olumsuz anlamda söylüyorum; çünkü çok fazla adaletsizlik var.”
Project Zoom programımız kapsamında başlattığımız söyleşi serisinde ilk konuğumuz Ayşe Toprak oldu ve bu sözler, bir hikâye toplayıcısı olan yönetmen Ayşe’nin sözleridir. Evet, Türkiye’de çok fazla hikâye var. Bu hikâyeler kimi zaman saklıdır, görülememiştir kimi zaman da sümen altı edilmiştir. Eğer ‘gören’ gözlere sahip olduğunuza inanıyorsanız, bu hikâyeler zaten bir şekilde karşınıza çıkar veya hikâyelerin peşine siz düşersiniz. Doha, New York, Londra gibi dünyanın birçok bölgesinde yaşayan Ayşe Toprak, toplumsal cinsiyet, göç, kimlik ve etnisite gibi toplumsal meselelere ışık tutmayı kendine dert edinmişti.
Tam da Al Jazeera’da çalışırken sınırda eğitim gören mülteci çocukların hikâyesini, Suriyeli bir rehberin tercümesi aracılığıyla dinliyordu. Bu sırada rehberi ile olan ilişkisi ona yeni bir kapı açmıştı. Hatay’dan İstanbul’a gelen ve Mr. Gay World güzellik yarışmasına katılmak isteyen Mahmud, Türkiye’de mülteci ve LGBTİ+ bir birey olarak yaşamayı deneyimlerken ardından da Berlin’e kaçmıştı. Mahmud ile Ayşe bağlantısını koparmamış ve bu hikâyeyi filme dökmek üzere yola çıkmışlardı. LGBTİ+ topluluğu ile daha fazla haşır neşir olan Ayşe, bu hikayeyi Hüseyin üzerinden kurgulamaya karar vermişti. Fakat Hüseyin’in güzellik yarışmasına katılma çabası olumsuz sonuçlanmış ve yerine Mahmud yarışmaya katılmıştı. Böyle bir küçük sürprizle karşılaşan Ayşe, etki odaklı üretim yapmanın ‘yükünü’ omuzlarında tekrar hissetmişti belki de.
Bu film, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında, çok fazla film festivalinde ve hatta lise düzeyinde eğitim kurumlarında gösterildi. Böylelikle Mr. Gay Syria, bir filmin sınırlarının ötesine geçerek mülteci, LGBTİ topluluk üzerinde etki yaratmanın yanı sıra, topluma ve ülke politikalarına dair de çok şey söylemişti. Ayşe’nin belirttiği gibi,
Görselliğe ve görselliğin gücüne, hikâye anlatımının gücüne çok inandım. Hatta bazı ülkelerde çeşitli uygulamaları ve kanunları değiştiren belgeseller ve filmler var.
Farklı bir perspektif sunmak: neden anlatmalıyım?
Neden ‘o’ hikâyeyi ‘ben’ anlatmalıyım? Bu soru, karşımıza çıkan veya peşimize düştüğümüz hikâyelerde bir parça kendimizi aramak ve bulmaya çalışmakla ilgili. İçinde yetiştiğiniz toplum, sizi hikâyelerle büyütüyor ve size çeşitli deneyimler ve bakış açıları kazandırıyor. Ses, yazı, görsel vb. seçtiğiniz herhangi bir araç ile anlatmak istediğiniz hikâyeler, belki geçmişinize belki şimdiki yolculuğunuza belki de dokunmak istediğiniz meselelere dair kurgulanıyor. Kurgunun ardından gelen üretim ise etkiye ve potansiyel bir değişim olasılığına evrilebiliyor. Bu bağlamda etki odaklı hikâye anlatımı, iyi bir hikâye anlatıcısı olmaktan ve geniş kitlelere ulaşabilmekten geçiyor. Geniş kitlelere ulaşmak ise hikâyenin gücü, fon bulmak ve doğru stratejileri kullanmak gibi birçok faktöre bağlı olarak değişebiliyor. Bu nedenle Project Zoom programı, siz hikâye anlatıcıları için önemli bir fırsat.
Ayşe Toprak şimdilerde, biraz da kendinden parçalar barındırdığı Türkiye’deki genç gazeteci bir kadının hikâyesini konu edeceği bir film yapmayı planlıyor. Programda bir jüri üyesi olarak daha önce işlenmemiş ve sıra dışı hikâyeleri görmeyi bekliyor. Siz de böylesi bir fırsatı yakalayıp ‘o’ hikâyelerin anlatıcısı/aktaranı olmak istemez misiniz?